18 Mart 2017 Cumartesi

Baba Candır:)

48. Bölüm de, Salih Babanın deşifre ettiği 'Oluşturulmuş ama olmamış Haluk karakterini anlından öpüyorum ve yine Salih babaya dönüyorum;)

Nermin kendi tabiriyle Aslı'nın 'Kokoş anasına' sallarken, yine kendi tabiriyle 'Şeytana uyup' botoks yaptırıyor. Sonra Ece'nin şaşırtıcı haberine herkes aynı tepkiyi verirken Nermin heykel gibi... Ceylan 'Sen niye şaşırmadın?' diye soruyor ve Nermin'in 'Şaşkınlığım bile belli olmuyor mu?' sorusuna Salih Babanın tepkisi muhteşem;
'Siz halanıza mimik çalıştırın, ben dükkana gideyim.'

Kevgire donen Nerminciği aynı doktora götürüyorlar. Hastaneye vardıklarında Salih Baba esprisini patlatıyor;
'Ben hiç gelmeyeyim, siz gidin halanızın sıfatını toplatın.'


Kadir' in Elif'i tehdit etmek için, Çelik ailesi üyelerinin fotoğrafını çektirdiğinde Haluk'un poz verdiğini fark ettim. Önce salaklığına vermeyi düşündüm ama aynı zaman da İnternette olan bir fotoğraftı.
Adamlar resmen afişten çıktı almışlar;) Kime yutturuyorlarsa...


Anlamadığım bir şey var; orijinal dizisine göre bu çocukların çok hayırsız olmaları gerekiyor. Özellikle Kang Jae'den çıkma Egemen'in... Tavırları dışında en büyük farkı; karısını sevmesi... Orada mantık evliliği yapıyor.
Yine hiç biri sütten çıkmış ak kaşık değil. Arada bir taşkınlıkları var da, iki diziyi karşılaştırınca fark da çok var.

İlk bölümün altyazısı yok, ama merak edip bakmıştım. Babalarının doğum gününü unuttular mı bilmiyorum, ama aksam olunca kutladıkları bir sahne vardı.
49. Bölüme kadar mahkeme konusunda sadece bir sahne yaptılar, orijinal de ise dizinin konusu o...





13 Mart 2017 Pazartesi

Çok Kötü Adamlar:)

Dizi/Filmlerde ki kötü adamlardan bahsedeyim bu kez. Hani şu ölüm döşeğine kadar gidip, "Beyaz ışığı gördüm, iyi olmaya karar verdim" diye ters köşeye yatıran tipleri... İşte onlar hiç inandırıcı olmuyor. "Can çıkar, huy çıkmaz" diye bir atasözü var, dikkatinizi çekerim.
Yani atalarımıza bile yabancı gelen bir şeyi, bizim yutmamızı nasıl beklersiniz? Dedelerimize, ninelerimize ihanet mi edelim? :)

İzlediğim en iyi kötü adamlardan biri; Kill Me Heal Me'nin ağır abisi Se Gi:) Sonuna kadar kötü olmaya devam etti. Helali olmayan kızdan vazgeçti, o kadar:)

Ya biz? Kökten değiştiriyoruz adamı. İnandırıcılıktan uzak oluyor haliyle...
Yahu "gen" diye bir şey var, "irsi benzerliği" de var. Ama birden bire format değiştirmek yok:) 

12 Mart 2017 Pazar

Serenad

Zülfü Livaneli'nin şaheseri... İşitme engelli olduğum için, yanımdakilere,Böyle bir an da ne konuşulur?" tarzı sorular soruyorum. Kitabın başında ki bölüm sayesinde fikir sahibi oldum. Teşekkürler Livaneli:)
Konusuna gelince; Tarihi bir roman gibi...

.
Çok şey öğrendim: Agatha Christie'nin Istanbul'da konakladığını bilmiyordum mesela. Yıllardır kitaplarıyla oyalandığım deha kadının, kitaplarından birini vatanımda yazdığını bilmek güzel bir his:)

Albert Einstein'in Yahudi bilim adamlarını Nazi zulmünden kurtarmak için Türk Cumhuriyeti'ne mektup yazdığını, o donemin başkanı İsmet Inönū tarafından red edildiğin, sonra büyük önder Atatürk'ün davetliyle Türkiye' ye geldikleri,  Atatürk'ün onlara diş ve göz muayeneleri yaptığını da bilgi birikimime ekledim:)

Şile diye bir yerin varlığını dahi bilmiyordum.
Böyle güzel bir yeri kaçırmışım... Yanarım,  yanarım...




11 Mart 2017 Cumartesi

Pink

Dünya'nın ne kadar kötü bir yer oldugunu bildiğim, bir de filmlerde izlemek istemediğim için Pink filmini izlemekte cekindim ilk önce.
Ama icinde Rahmetli dedeme cok benzettiģim Amitabh Beckhan vardı. Benden baska kimse benzemiyor, aslında ben de benzetmiyorum.  Şöyle söyleyeyim: o adam bana dedemi anımsatıyor. Wazir filminde az ağlamadım bu yüzden. ..


Bir açıklama yapayım: İlgisiz değilim ve ya göz yummuyorum.  Kesinlikle kanıksamadım da... Sadece... ne olduğunu ben de bilmiyorum.
Filmin başında, 'gerçek olayla alakası yoktur' tarzı şeyler söylenince rahatladım.  Ama sonra öyle bir bitti ki, 'keşke gerçek olsaymış' dedim.


Böyle olayları seviyorum işte ben. Suçlu kişinin sırf nüfuz sahibi diye kurtulmadığı ve bu sıyrılmanın onu şımartıp, yeni suçlara teşvik etmeyeceği olaylar...

3 Mart 2017 Cuma

"Baba Candır" değil, Haluk Güney:)

'Engelsiz TRT' sitesi 19. bölümden betimlemeye başladığı için, önceki bölümlerini izleyemedim. Orijinal dizisini izledim ve uyarlamasının ilk bölümlerini merak ediyorum. Belki ilgili kişiler sesimi duyar da, önce ki bölümleri de koyarlar. Başka güncel diziler varken umudum yok, ama belki bir güzellik yapmaya karar verirler.

'Betimleme' demişken, bölümün kenarında işaret diliyle tiyatro çeviren ablaya sesleniyorum; helal olsun ki hiç kompleks yapmıyorsun. Başkasıyla konuştuğun, sarsıla sarsıla esnediğin, burnunu kaşıdığın kısımlar hiç dikkatimden kaçmıyor.
Dizi zaten komik, yüz ifadelerini izlemek de ayrı komiklik katıyor;)

Dizimize gelmeden önce, su an 42. bölüm de olduğumu belirteyim. Yani bir şeyler anlatacağım, ama sonraki bölümler de havadisleri bilmemi beklemeyin.

Senarist, dizi olduğunu çok belli ediyor. Olumsuz anlam da değil. 'Dizi Tarihinin Kendi Kendine Düşünebilen Karakteri Haluk Güney' den bahsediyorum. Meşhur repliği, 'Yolla yavrum müziği' demesinden;)
Bu arada diğerleri de hiç az değil; Survivor gibi röportaj vermeler, isim yazıp konsey yapmalar... Birbirinin hayaline girip su, terlik atmalar…


Hani olur ya, birinden bir şey istediğimiz zaman red eder, sonra ona yağcılık falan yaparız da yumuşar, istediğimizi yapar. Aynen böyle duygu uyandırarak, mutlu mutlu gezdiği bir sahne de, tam kameraman sahneyi sonlandıracakken, kendi basına düşünebilmem karakter dile geliyor;
' Dur... Ver ulan. Ver müziği bakayım'


Sana uymaz küçük bey:)

Yine müzikli bir sahne... Hem de Karadeniz'den... Bu sefer Ece sahnede… Hasam Başkan da ofisinden horon oynayarak çıkıyor, bir sürü sonra silkelenip kendine geliyor ve 'Koskoca şirketi düğün salonuna çevirdiniz' diye azarı yediriyor. Haluk da 'Karadeniz müziğini herkes sever ya' diye laf sokuyor. Babası onlara emir yağdırdıktan sonra yönetmene diyor ki; 'Oğlum odama yolla müziği'
Babası ne ki oğlu ne olsun;)


Yönetmenle konuşmaya da değinelim; Ece 'Her şeyin rüya olmasından korkuyorum' diyor. Tam o an da görüntü renk değiştiriyor, dalgalanıyor. Ece ve Haluk kameraya dik dik bakıp vuruşu yapıyorlar.
'Aklından bile geçirme!'



Sıra 'Bebek yüzü' takıntısında... Ece'nin babası 'Kız evi naz evi' diye zorluk çıkardığı bir gün, Haluk ' Yakışıklı, başarılı, holding sahibi' diye sitem ediyor. Buraya kadar tamam.
Ama '... bebek yüzlü bir damadı nereden bulacaksın ha?' denir mi be abiciğim?

- Mehtap yüzlü kızınız Ece'yi oğlum Haluk'a...
- Bebek yüzlü, bebek yüzlü!



Biliyorum, çok konuştum. E siz de ne kadar eğlendiğimi anlayın bir zahmet...



 Aptal, aptal!

1 Mart 2017 Çarşamba

Emergency Couple

Severek evlenen, sonra o sevgiyle aynı büyüklükte bir nefret besleyerek boşanan çift... Yıllar sonra aynı yerde çalışmaya başlarsa ne olur?
Bu:)


Birbirlerinin kaderi olduğu kabak kadar orta da olan çiftlerin tanışması, görüş mesafesine girdiği an vurulmaları, evliliğe giden yolda çeşitli badireler atlatılması gibi klişe konulardan sıkılanlar...
Söyle alalım sizi;)


Efsane bir sahne var. Esaslar yine birbirine çekilmeye başlamış, kız oğlanı merdivene götürüyor. Stetoskopundan kalp atışlarını dinlettirmek ister.
Ama ahlaksız adamın yaptığına bakın;



2. adam sendromunu iliklerime kadar hissettiğim dizi olur kendileri. 1. si hakkını oynadı, sıra 2. sinde dedim ama... Klişelerden o kadar da uzak değilmiş meğer;)
Gitti gül gibi adam... 


Yorum 1

Sadakatsiz dizisini izlemeden önce Güldür Güldür'de skecini izlemiştim. Volkan'ın lokmaları küdürdete kütürdete yemesini dizinin soğ...