Cengiz Aytmatov'un kitapları,
çok beğenilmesi ve güzel kapaklarıyla uzaktan hep karizma gözükmüştür gözüme.
Sonunda yazarla tanışmak istedim.
Kütüphane de ararken, Eskiden
beri evimizde mevcut bulunduğunu öğrenmemin sevinciyle Toprak Ana’yı okumaya
başladım.
Kitabın inceliğine aldanmamak
gerekiyor, zira için de bir dünya var. O kadar olay oldu ki, basını hatırlamam
için biraz düşünmem gerekti;)
3 oğlunu cepheye yollayan;
hatta yası geçkin kocasını bile uğurlamak zorunda kalan ve sonunda hepsini
kaybeden bir ana...
En büyük oğlundan geriye kalan
geliniyle yasamaya baslar ve doğum sonrası onu da kaybeder...
Kaybedilenler arasında en çok
geline üzüldüm. Hatta kendi adımında rahmetlilerle anıldığını okuyunca,
Duygulandığım doğrudur…
Acıları artmasın diye anasını
mutlu etmeye çalıştı, evin en küçük oğlu sadece kaybolduğu için, geri döneceği
hakkında umut aşıladı. Ve maalesef beklenen dönmedi...
Gözlerimin musluklarını hafif
damlattıran bu kitap, kütüphanemin bas köşesinde yerini alacak.
Gerçi ben de olan baskısında
yazım yanlışları beni sınır etti, ama olsun.
Yazarın karizmasına gelince...
Çoğunlukla uzaktan bakıp iç
çektiren şeyler hayal kırıklığı yaşatır. En azından ben de böyle oluyor,
uzaktan göz alan ve popüler şeylerle pek anlaşamıyoruz.
Ne eksilmesi azizim, arşa kadar yükseldi;)
Bu arada, Cengiz Aytmotov'un gençliği; Jack Nicholson'u hafif andırıyor:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder