23 Aralık 2016 Cuma

Two World

Bu nasıl dizi... Bu nasıl senaryo... Bu nasıl hayal gücü... Bu nasıl... Bu nasıl... Kusura bakmayın, şoktayım şu an... Ayrılmak istendiğinde 'Biz farklı dünyaların insanlarıyız' denir ya? Bu bahanedir tabii, en fazla maddi durumları farklı olur. Hiç biri, su fantastik dizi kadar gerçekçi değil;)
Kolay mı, yaşadığın her şeyin, kendinde dâhil bütün insanların kurgu olduğunu, ailenin ölümüne yas tutarken aslında hiç var olmadıklarını bilmek? Bir tabletin basında yaratılmak ve o adamın kızını sevmek? Alın size, bal gibi farklı dünyalar…

Bazı seyirciler dizinin sonradan bozduğunu, doldurulmuş bölümlerin olduğunu söylüyorlar. İlk önce kulağa saçma gelen ne varsa zamanla hepsi açıklığa kavuşuyor.Adam hayatının çizgi roman olmasından yararlanıp, kötü şeyleri rüya gibi çizdirdiği için bazı sahneler kısmen aynı oldu. Ama öyle olması gerekiyor diye, sebepsiz geldikleri ve ya söyledikleri tek bir söz yok. Fantastik yapımlarda senaryo gereği sebepsiz bir sürü şey olur Ve bunların çoğu açıklanmaz. Mesela; bir insan doğaüstü güçlere sahipse çoğunlukla ailesi de öyle olduğu için değil, öyle doğduğu içindir. Bu dizi de ise her şeyin açıklaması var. Değer bilin biraz:)
Yazar kızının çizgi romana çekildiğini öğrenince ana karakteri öldürüp, hikâyeyi bitirmeye çalışır. Ve Kang Chul'u öldürmeyi her denediğinde, kızı çizgi romana gider. Babası da salak gibi, bir süre daha öldürme girişimlerine devam eder. Kızı onu kurtarmak için gidiyor zaten.
Kang Chul lise de atıcılıkta ödül kazandı. Beni mest eden taraflardan biri de, ifadesi... Yani Kore dizilerinin ana karakter tiplemeleri gibi, 12'den vurduktan sonra 'Ben yaparım' diye kasılmadı. Belki saçma ama Kore dizileri müdavimleri bilir, öyle oluyor;)
Song Bong’un camsız gözlüklerine çok güldüm.  Bir de gözlüğünün üstünden gözlerini ovuyor ya:) Çaktırma, tarz ol oğlum:) Bir de doktora patlamaları var. Doktor fan ve çizgi romanın gerçek olduğunu bilmediği için yaralarına tuz basıp duruyor. Sonra böyle bir sahne çıkıyor ortaya:)
“Üzüldüm bak şimdi"
Yeon Joo, Kang Chul’a “Bana iltifat et.” Diyor. Romantik adamın verdiği cevaba bakın:)
“Burnun da kalkık mı ne?”
Daha fazla spoiler vermeden, iyi seyirler dileyeyim;)

13 Aralık 2016 Salı

Doctors

Dizinin konusu, küçük bir rahatsızlıktan ameliyat olan ve doktorun hatasından dolayı masa da kalan bir ninenin torununun intikamını anlatıyor. Önceleri ders çalışmayı bile bilmezken, verilen gazla azmedip doktor oldu. Son bölüm o doktor hasta olup eline düştü. Tam olarak onun eline değil, onun davasını bilen erkek arkadaşına. Ve kızımız tehlikeli bir bölge de olan tümörü başarılı bir sekil de çıkararak insanlığını korudu;)

Fantastik yerlere gelince; Bütün ameliyatların başarılı geçmesi... Doktor ne kadar başarılı olursa olsun, bütün bir ömür bir hata da silinebiliyor. Ve hata insanoğlunun yaratılışında var. O değil de, kurtarılması en çok beklenen hasta öldü ya, ona yanarım ben...
Diğer fantastik tarafı, konuk oyuncuların hepsinin hasta çıkması. Başrolün babası, hatta baş hekim bile...Pizza dağıtıcı, küçüğü yürürken aksadığı için müşterisi olan doktorlara neyi olabileceğini sordu. Onlar da çocuğu getirmesini isteyince, 2 çocuğunu alıp hastaneye gitti. Ve ikisinin de ameliyatlık olduğu ortaya çıktı...
Bukalemun gibi renk değiştiren, favori karakterim Kang Soo.... 5 bölüm arka arkaya sac rengini değiştirdi, sonunda sarı renginde karar kıldı.
Sonra hasta oldu ve arkadaşları 'Kafanı nasıl tıraş ederiz' diye ameliyatına dâhil olmayınca, güzelim saclarını kıydı. Tıraş olmadan önce 'Seni serseri, çok yakışıklısın' diye gururunu okşadı. Aynen iade ederiz efendim;)
İçimi yaktın be adam!

Bizim Dimitri

'Ezan sesini bile özledim.' diyen bir Hristiyan düşünsenize?
Mübadele olayları ülke genelinde oldu, ama en çok Karadeniz'den çıkmış.. Hatta Yunanistan' da bazı bölgelerin adını 'Yeni Trabzon', 'Yeni Samsun', 'Yeni Rize' koymuşlar. 
Eskiden taş ustalarımız Rum'larmıs. Gördüklerim;; Akcaabat'ta Orta Mahalle, Trabzon'da Ortahisar evleri.. Bizim ise, tabut gibi evlerimiz... Bu örneği ben çıkarmadım, kitaptan okudum. Sonra bizim evlere dikkat etmeye başladım. Önemli binalar hariç pek estetik yok.
Orta Mahalle... Karlı fotoğrafını kullanıyorum. Malum, kış ayındayız:)

Bir insan düşünün; burada doğmuş, içimizde yasamış., komşumuz olmuş, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmemiş. Kimileri Hilmi Köksal Alişanoglu'nun karakterleri Demir ve Vasili gibi, 'Sen ölürsen ben yasarım mı sandın?' dedikleri dostluklar kurmuş. Asıl vatanlarını hiç görmedikleri için, buraları benimsemişler. Sonra mübadeleyle kendi vatanlarında, kendi gibi olan ama aslında yabancı olanların arasına katılmışlar.
Belki son cümlem abartı olabilir ama pek sanmıyorum. Yoksa Harun Çelik'in, Yunanistan gezisinde ki garson, 'İnsan memleketini bilmez mi?' diye niye iç çeksin?

“Orada da iyi insanlar var, tıpkı burada olduğu gibi...'

Son olarak; Yunanistan sokaklarında Trabzonspor formasıyla dolaşan Harun Çelik’e selam olsun:)

3 Aralık 2016 Cumartesi

Bla bla...

Engelliler Günü nün gelmesiyle birlikte, şu "Engelli kardeşlerimiz" saçmalığına açıklık getireyim.

Dağ gibi merdiveni olan mekanlar, bizim için ayrılan yere park eden şoförler... İnsan dolu ve daracık sokaklara girmekten çekinmeyen aynı kişiler...
Arnavut kaldırımı hoş gözükür, ama onu yaparken bizi hiç düşünüyor musunuz? Merdivenleri bu kadar dik yapmayın, ya bizim yerimize siz düşerseniz?

Engelliyiz diye evde durmak zorunda değiliz. Sokaklar da niye benim gibileri çok göremezsiniz biliyor musunuz? Sizin yüzünüzden...
Sağlam bedenden çok, sağlam kafa önemli.

Emek vermeden bize "Kardeş" demeyin. En sağlam olanınızla aynı topraktan yaratılan ve kendi hatası olmayan bir engel yüzünden böyle muamele görmek...
İnsan kardeşi anlamakta bu kadar aciz olmaz...


Twice Born