29 Mayıs 2016 Pazar

Kill Me Heal Me

Başrol hakkında daha önce bir yazı yazmıştım, ama söz verdiğim gibi toptan bir şeyler karalamaya çalışayım.
Kendisi de dahil, 7 karakteri canlandıran babayiğitten başlayalım.


Hastalığını anlamışsınızdır, Çoklu Kişilik Bozukluğu. Küçükken yaşadığı travma sonrası patlar ve ortaya 6 karakter saçar.
Zarar verme ihtimaline karşı, kimseye söylemez. Bir sekreteri bilir, o da aile şirketinde ona yardımcı olması için.

İçinde genç bir kız, intihara meyilli bir oğlan ve bombacı bir adam vardır. Tabii Se Gi'yi de unutmamak lazım.
Do Hyun sevdiklerini korumak için, vatanından ayrılmayı bile göze alır. Sonunda bir uçağın içinde uyanır ki, kendine düşman karakteri Se Gi'nin işidir.

Yanlız anlamadığım bir şey var. Dizide ki doktorun, "Hasta doktor gizliliği"nden haberi yok galiba. Maşallah, önüne gelene döktürdü. Sayesinde rekabetlerle dolu ailede ki herkes öğrendi, düşmanları da dahil.

Biz de tanıyalım ne dersiniz? İlk durağımız, Ya Na. Cha do hyun'un en çok korktuğu, benimde gelmesi için dualar ettiğim kişiliği. Ri Jin'in deyimiyle, "Huysuz zilli"
Do Hyun, acı çektiği zamanlar da ortaya çıkar. Ve kendisinin neşesiyle fersah fersah dağıtır:)

                              

Ve adını Ferry mi Perry mi alduğunu karar veremediğim, bilmem ne Park:) Hayatımdan kim bilir,kaç 
kahkaha çaldı? Balık tutmayı çok sever.Hem bomba yaparak havaya uçuruyor, hem de hayatı çok seviyor. Enteresan...
Do Hyun ve Se Gi'nin arasında ki mesele yüzünden, sekreterinden kendisine yumruk atmasını ister. Çünkü, Se Gi onun öfkeli yüzü... Ama hesaba katmadıkları bir şey vardır. Ferry Park...
Hoşgeldin üstadım:)



Konuya girmişken  Se'gi'den bahsedelim. Belalı bir karakterdir, onu sadece Ri Jin kontrol eder. O da kendisine aşık olduğundan...Kişiliklerin arasında en çok ortaya çıkanıdır. Aynı zaman da, Do Hyun'un işlerine en çok musallat olanı...
Ri Jin'in emrine girme anını anlatmak istiyorum. Çarkıfelek yarışmalarında ki gibi, kocaman bir çarka kocaman resmini yapıştırır, Do Hyun'da küçücük kalır. E malum:)
Yine de Do Hyun çıkınca dumur olur.


Biraz da Ri Jin'den bahsedelim. Ailesine "Başka ülkeye gidiyorum." diye kandırmış, gönüllü psikologdur. 

Do Hyun'la birlikte kişiliklerin arkalarını toplar. Ya Na'nın verdiği zararları en aza ingirder. Se Gi'yi yanından ayırmaz, ya da Se Gi yanından ayrılmaz. Yo Sub'u intihar fikrinden, Ferry Park'ı bomba fikrinden vazgeçirir. Do Hyun'a gelince... Aşık olmaktan bir şey yapamaz:)
O da karşılık üstüne su püskürtür:)


Hastalığın sebebini, Se Gi'nin neden "Hatırla" deyip durduğunu, Na Na'nın akıbetini, isimlerin
gerçeğini,  hastanın iyileştiği sıra da çıkan kişiliği ve daha fazlasını öğrenmeyi size bırakıyorum.
Yazıp, tekrar yaşamayı kaldıramam zaten...

"En azından birini yaz" diyenlere cevabım; birini yazarsam diğerlerini de yazarım. Hepsi bağlantılı çünkü.
Ne varmış değil mi, şuncacığı izleseniz? :)

27 Mayıs 2016 Cuma

Pinoggo:)

İzlediğim en kaliteli yapımlardan birini, Pinokyo'yu anlatacağım. Çizgi film değil, dizi olanını:)



Bu kızcağız, "Pinokya Sendromu"ndan muzdarip. Yalan söylediği vakit, bir hıçkırık musallat oluyor. Hatta  bir yanlış düzeltilmezse, günlerce hıckırabiliyor. İşte böyle, kendi yapamadığı gibi, çevresindekileri de "Doğrucu Davut" olmaya zorluyor.

Ve hastalığı nedeniyle en olmayacak mesleğe, muhabirliği soyunmuş durumda. Sebebi ise; işi uğruna kendisini ve babasını terk eden bir "anne"



Kızın bunamış büyük babası tarafından aileye üye olmuş, ailesi dağılmış bir çocuk. Büyük babanın gelininin yaptığı bir haber yüzünden, annesi intihar etmiş, abisi de kayıplara karışmış. Kız babasıyla dedesini ziyarete geldikleri zaman, adam şok olur. Ufacık çocuk abisi olmuş, iyi mi?
Büyük babayla çok iyi ilgilenir. Sırtının kaşınan bölgesini daha kolay bulabilmek için, adamın sırtına numaralar yazmıştır. Akıllara bak be!

Ve tabii ki aşk:) Kızın annesinin, ailesini dağıtan kadınla aynı kişi olduğunu öğrenince kızından nefret etmeye çalışır. Tabii ki beceremez. Katıldığı televizyon yarışmasında, kızın adını yad edecek kadar:)

Her dizinin olmazsa olmazı, 3. şahıs



Her dizinin olmasa da oluru, 4. şahıs:)



Ve, bu 4 gencin  aşk ücgeni , dörtgeni, verdikleri savaşları izleyeceğiz. Koskoca dizi de, sadece bunlar yok elbette. Yan konular, yan karakterler. her karaktere yazılmış komiklikler...
İyi seyirler:)



24 Mayıs 2016 Salı

... Sonra Çirkinledi:)

Daha önce yazdığım bir yazıda, izlediğim dizinin her bölümünü yazmaktan istifa etmiştim ya? Yine bir özür sıkıştırayım araya.
Ve daha, da önce ki yazım da "O yazılar buraya gelecek! demiştim. Geliyor işte sayın okuyucular.

Evvel zaman için de, güzel bir kuğu olan çirkin ördek yavrumuz.



Bu da, çirkin ördekten güzel kuğuya dönüşen oğlumuz


Bu da, ikisi arasında kaynayan ev arkadaşı. Galiba "Gönül Evi arkadaşıydı, bilmiyorum.


Esas kızımız, çocukluk arkadaşından buluşma daveti alır. Vaktiyle çocuktan hoşlandığı için, güzel görünmek ister. Ama genetik kodlarından, yıllar önce bir darbe yemiştir. Annesinin güzelliğini geçip, babasının çirkinliğini almıştır.
Bu arada, esas oğlanda değişmiştir. Öyle bir değişim ki, 40 yıllık arkadaşı bile onu tanıyamaz. Tanıyamıyor da zaten...


Eski güzelliğinden eser kalmadığı için, ev arkadaşını ayarlar. Birlikte prova yaparlar ve tek seferlik diye anlaşırlar.
Ev arkadaşı plana sadık kalmıştır. yeniden görene dek... Verdiği söz mü, hop çöpe.

Bu arada, esas kız yine aynı esaslıkta ki adamın burnunun dibindedir. İkisi 3 aylık ömür biçilmiş bir dergiyi kurtarmaya çalışırlar.

Ve, Siwon... Yüreğimi dağlayan adam...


Kızımız, Michael Jackson gibi giyinir. Yolda çarpıştıktan sonra, işte görünce "Nereden tanıyorum?" diye kara kara düşünür ve koskoca kızı beyaz çoraplarından tanıma gafletine düşer:)
O zamandan beri, "Jackson" Lakabı kızın üstüne yapışır kalır.


Dizi iyi güzeldi de, yarısında bitmese... Kurgu iyi yapılmamıştı bence, kızın kimliğini açıklayıp bitirseler daha iyi olurdu.
Bu genel bir yorum, benim de eleştirim var. Baş rolde ki adam o kadar samimiyetsiz gülüyordu ki, fazla dayanamadım. Aşk dizisi izledim ve bütün aşk sahnelerini geçtim, iyi mi?

Aynı oyuncuyu başka "Kill Me Heal Me" dizisinde izlemiştim.. Burada ki sevgilisine oradada aşıktı ve 3. şahıs rolündeydi.
Galiba, isteği olunca utandı garibim:)


Bu arada, yeni yazımın haberinide vermiş oldum. Belki araya bir şey girer, 2 yıl (!) sonra anca yazarım. Siz yine de benim takip edin. E ne demişler, "İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir"
Malum olur belki:)

19 Mayıs 2016 Perşembe

He?

Bugün Malatya'nın işaret dilini öğrendim, "Normallerin Dilinde"de en çok kullanılan hareketlerdenmiş.
Karşındakini duyamayan biri ne yapar? Elini kulağına götürüp, öne uzatır ve tekrarını ister.

Ve sizden "Eli Kulağa Götürme" hareketini yapmanızı istiyorum. Tebrikler, demin "Malatya" dediniz:)
Neden böyle derseniz, İsmet İnönü Malatya'lı ve sağırmış da ondan.

Sağ elini açıyorsun, sol elini yumruk yaparak, dik bir şekilde döndürüyorsun. Oldu mu sana Trabzon:)
Benim deyimimle ise, kuymak kazanı karıştırıyorsun.

Malatya'nın İsmet'i, Diyarbakır'ın karpuzu, Antalya'nın portakalı meşhursa, buranında kuymağı meşhur:)

Güle güle, ben gidiyorum kuymak yemeye...
Şaka şaka, akşam namazı kılacağım:)


15 Mayıs 2016 Pazar

Elveda...

Bir önce ki analizimle birlikte, bir devir daha sona erdi. Kuşlar, çiçekler, böcekler yazmaya devam edeyim en iyisi.
Ve özürlerimi de ileteyim.

Beni tanıyanlar sağlık sorunlarım olduğunu bilirler. Bunu bahane olarak sunmuyorum, kaderimin bir cilvesi olarak söylüyorum.Ve 50 bölüm yahu:)
Ne diyeceğinizi biliyorum, "O zaman neden başladın?" Aslında kasıtlı değil, çok hoşuma gittiği için ilk bölümü yazdım. Ve yazış o yazış...

5. ve 7. bölümleri çok sevdim. Beni böyle anarsınız...

14 Mayıs 2016 Cumartesi

6. Bölüm

Kang Seol'un şirin köyünden ayrılma sebebi, 12 yıl önce Dal Bong tarafından verilmiş evlilik vaadidir. Vakti zamanında, esas oğlanımızı boğulmaktan kurtarmıştır. Bu arada, "esas oğlan", pek de esas değildir.
En yakın arkadaşı, şaka amaçlı Dal Bong'un adını ve evlilik vaadini vermiştir.

Kavgalı oluşlarının nedeni ise, Dal Bog'un sevdiği kızın resmini buruşturup atması. Ve bu kız, Kang Seoul'dan başkası değildir.
Aşık olma konusunda, ta o zamanlardan pratik yapmıştır yani:)

Ve 12 yıl sonra yine aynı kıza aşık olur. Gitmesini istemediği için, ona gerçeği söylemez.
Ve ironik olarak, Dal Bong rolü keser:)

Bu arada, müdür ve sekreteri arasındabir nevi savaş vardır. Müdür Başkanın oğludur ve annesinin vefatından sonra babasıyla birlikte yemek  yememiştir.
Başkan, sekreterden oğlunu ikna edip, 12 yıllık dileğini gerçekleştirmesini rica eder.

Sekreter müdürün kapısının önünde volta atarken, aniden açılan kapı kafasına bindirir. Tedavi olduktan sonra, müdürün duygusallığından faydalanarak babasının dileğini iletir. Başta red cevabı alsa da, kabuğu sonunda kırılır.

Babasıyla yalnız yemek yiyeceği sanırken, müstakbel annesinin odaya girmesiyle Külahlar değişir.
Yemek yemeden kalkar ve arabayla giderken babasının "Annenden başka kadın olmayacak" sözünü hatırlar.

Ve mutsuz son olur...

12 Mayıs 2016 Perşembe

Acımak Yok:)

Trabzonspor'un 6-0'lık skorunu, seyirci olmamasına yoranlar var. Katılmıyorum. Küfürbaz taraftarlarımız olabilir, ama galibiyet için önemli bir etkeniz bence. Napoli'den sonra, en çılgın taraftar grubuyuz...
Küfür olayına gelince, her takım da oluyor bunlar. 

Oynamamasından şikayet ettiğimiz, gençler yok muydu? Skorun üstüne yatmayan, başka gol yolları arayan, mücadeleci bir Trabzonspor vardı sahada. bence skorun nedeni bu...

Hakemi de unutmamak lazım. Lehimize bir karar vermiş değil, sadece yolumuzu tıkamadı.
Ve haftanın "En İyi Hakemi" seçildi. Yani bizi yok sayan İstanbul Medyası buna yer vermişse. fazla abartmamak lazım diyorum ben.
Trabzonspor, Trabzonspor gibi oynadığı için yendi.

Kalan maçları, bu gençler topluluğuyla oynasak ne olur?


Takımın yarısı benden küçük ya. Ah ben de aralarında olacaktım ki...

10 Mayıs 2016 Salı

Niyet Ettim Frost'u Yazmaya

Elimizde, "Psikoloji kalpten kalbe olan bir şeydir" diyen Asistan Yoon var.


Bir de, bu tanımı kağıt gibi buruşturup çöpe atan üstad Frost.



Hasta insanlara psikolojik destek verirken, kendisi de hasta olan bir adamın öyküsü... Aşırı duyarlı asistanının getirdiği belalara bakınca, bu daha uygun bence. Zaten yalan makinesi gibi adam, gözünden bir şey kaçmıyor.

Karakterlerinden başka ortak noktası olmayan dizi de, en akılda kalan bölüm;5 bölüm. Aynı zaman da ablamın bana uyarladığı karakter.
Asistanı iş verenine ilk danışmanlığını soruyor ve karşılığında şiddetli red cevabıalıyor. Ama senaristler sağ olsun.

Kız arkadaşının kardeşi ... Kişilik Bozukluğu Hastasıdır. Duygularını kontrol edemez.
Bir gün erkek arkadaşıyla dertleşmesine şahit oluyor, "Bazen hiç kardeşim olmamasını diliyorum" dediğini işitiyor. Sonra "Hayatta ki en sevdiğim insan" diye erkek arkadaşını ikna etse de, kardeşi kırılıp gitmiş çoktan.

Bu esnada, diziyi durdurup ablama dedim ki, "Benim için böyle şeyler söylersen, öldürürüm seni!"

Ve diziye dönüş...
Kardeş karakter hem kırgın oluşundan, hem de hasta oluşundan banyo da bileklerini kesiyor.

Bu hastalıklarda aşırı bağlanılan biri oluyor. Bu vakada ise, "Güneş" rolünü Frost üstleniş. Ve kardeşi onun gözetimindeyken öldüğü için "Katil" Damgası yiyor.
Tabii bunda, müdürle konuşurken "Eğlenceliydi aslında" demesinin payı büyük.

İşin aslı hasta harika resim yapıyor, Frost'ta ona manken olmuş. Adamın doğum gününde onun için yaptığı resmi vermek için yanına gidiyor ve ablasının sözlerini işitiyor.
Hiç bir şey yapmadan resmi, kartıyla birlikte duvara yaslayıp gidiyor.

Ve Frost, bu iki hadiseyi birleştirince anlıyor, hastanın güneşinin kendisi değil ablası olduğunu. Ablasının şikayetleri üzerine yaşamına son verdiğini...
Kız arkadaşına söylemez, çünkü öğrenirse kahrından ölür. Onun yerine, nefret kusacağı bir hedef verir.

Ertesi gün ablamın Facebook duvarına yazdım ki, "Hasta değilim, ama sen benim güneşimsin abla"
Ve 1 saat sonra sildim, Aramızda olan bir şakayı, cümle aleme söylemenin alemi yoktu."Hastalığınla ne ilgisi var?" demezler mi adama...

Bir de öğüt vereyim; son 2 bölümü art arda izleyin. Yani bizim gibi 3. ve 2. bölümü bir gece de izleyip, finali yarıda bırakmayın. Yoksa benim gibi meraktan çatlayıp, uykunuzdan olursunuz.
E ne demişler, "Düşmanımın bile başına gelmesin."


Not; Uzak doğu dizilerilerini konu aldığım yayında,"Lütfetmek" deyimini kullanmıştım. Burada da, "Niyet etmek" deyimi var.

"Aileme Neler Oluyor? dizisini analiz etmeden önce, bu yayını yazmıştım. Ama bir hatam yüzünden yayınlamak nasip olmadı.
Yani bu iki deyim arasında ki bağlantıyı anlayın da, esprim güme gitmesin:)

Aileme Neler Oluyor? 2 ve 3. Bölüm

"Köyden indim şehire" modunda takılan ufo görmüş masum köylü kızımız, küçük oğlanın kavgasına karışıp bütün parasını kendi eliyle kaptırıyor. Ve uğruna 50 bölümlük dizi yapılan ailemizin, çatı katında yaşamaya başlıyor. Çok acıkınca yakayı ele veriyor ve olaylar, olaylar...
2. bölümün özeti bu.

Gelelim 3. bölüme.
Açık açık hazımsızlık çektiğini söyleyen bir kızı, sabah bulantıları olduğu için hamile sanan zihniyetler:) Bu bölümünde özeti bu olsun:)

Bir süre sonra, karışıklık düzeliyor. Bu seferde, aşk hikayesi başlamış bulunuyor:)
Önce "Bir erkeğin saçlarına izinsiz nasıl dokunursun?" diye atarlanan Dal Bong, o anı rüyasında görüp gülümsüyor.
Sonra aşığının ablasıyla arası kötü olduğu için, ablanın içki teklifini kabul ediyor. Abla aradan çıkınca, gelsin romantik anlar...

Ondan bir kaç saat önce baba karaktere Dal Bong'u soruyor ve  "Bu saatte kalkmaz hiç..." ağıtı işitiyor. Kızın kendisi uyandırmaya gidiyor ve çok güzel bir de ders veriyor.

Kang Seoul; Baban saat 4'de kalkıp dükkanı açtı, ablan saat 6'da işe gitti. Halan da erken kalktı, temizlik yaptı.
Hala; Şimdi de çamaşırları yıkıyorum!
Kang Seoul; Gördün mü? sen nasıl bu saate kadar uyuyabiliyorsun?


9 Mayıs 2016 Pazartesi

Aileme Neler Oluyor 1. Bölüm

"En büyük Aşklar Kavgayla Başlar" deyiminin tescilli dizisi:)

Daha ilk bölümden 2 tane kavga oldu ve sonunda sırılsıklam aşık olacakları çok belli. Böyle şeyler karşılıksız kalmaz azizim:)
Küçük oğlanın kavgalısı akla karayı seçti bile:)

Karısı vefat etmiş, doktor ve sekreter kızının arasında kalmış bir baba... Adamın doğum gününü bile, kızın patronu hatırlatıyor.
Yoksa çocuklarının ne kadar "başarılı" olduğu belli.

Hakkını yemeyelim, küçük oğlan o zamana kadar hep hatırlamış. İlk iş günü telaşından olsa gerek, o gün unutmuş.
Ben niye babası gibi savunuyorum çocuğu  acaba?

Patronundan haberi alan abla karakter, ailece yemeğe çıkmak istiyor. Ama bir türlü denk getiremiyorlar.
Büyük oğlanın hastası var, ablanın kaza yapmış patronu var. Küçüğü desen karakollar da sürünüyor. İşi fos çıktı da...

Bu bölümden çıkarılacak ders; Asıl başarı hayırlı evlat olmaktır.
Sizin olamadığınız yani:)


8 Mayıs 2016 Pazar

Tuzak Doğu:)

Sürekli Hint filmlerinden bahsediyorum diye, Kore dizilerini sevmiyorum sanmayın. Kalitelerini geçtim, peki ya müzikleri...
Ah bana bir şeyler oluyor galiba:)

Türk dizilerinden, malum sebepten ötürü verim alamıyorum. Film desen, bilgisayar arızalı.

Haklarını yemeyelim, bazı kanallar dizilerini alt yazıya çeviriyorlar. İlk önce Kanal D'den Yalan Dünya, Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Ankara'nın Dikmen'ini izledim. Ama, alt yazılar nokta büyüklüğündeydi. İşitme ve görme engellileri düşündükleri kadar, görmesi az olanları düşünmüyorlardı. Bir süre mesaj atıp durdum, onlar beni takmayınca ben de onları takmadım.

Sonra, TRT dizilerine baktım. Alt yazılar Büyüktü. Avrupa Avrupa dizisinden bir kaç bölüm izledim. Bu sefer de alt yazılar ya erken, ya sonra geliyordu. Yine vazgeçtim.
Ve tekrar deneyeceğimi sanmam. Mecburen bırakmak zorunda olduğum şeylerin arkasından koşmak çok sıkıcı...

Dizi/film Konusunda uzak sektörlere gitmem, bu yüzden işte:)

Kore filmlerine geri dönelim. Eskiden izlediğim ve çok beğendiğim yapımlar var. Ya son bölümünü, ya toptan tekrar izleyeceğim. 
Kesin olan bir şey var ki, o yazılar buraya gelecek!

Lütfedip analizciliğe soyunana kadar, sağlıcakla kalın:)
Saygılar, sevgiler...

4 Mayıs 2016 Çarşamba

Dostum Barfi:)

Yine bir Hint filmiyle karşınızdayım. Boşuna değil, hayatı öğreten filmler bunlar. Hani insan filmlerde ki hayatlara özenir ya? Aynı zamanda öğrenir, onun gibi olmaya çalışır.
Mesela, Barfi. Onun gibi olun:)


Bir hayatın, filme sığdırılmış halini izliyoruz. Sağır ve dilsiz olmasına rağmen neşesinden bir şey kaybetmeyen bir gencim öyküsü.
Zorlukları da dahil etrafında ki her şeyi oyuna çevirerek hem kendini, hem de çevresini eğlendiren bir "adam"



Özürlü birinin "Normal" bir kıza aşık olması ve kızın ailesinin karşı çıkması gibi bilindik bir konu derken, ailesi tarafından dışlanmış otizmli bir kızın dahil olmasıyla konu ilginç bir hal alıyor.
Filmin 2. yarısının yarısında iki engellinin birbirine aşık olmasını ve "normal" kızın arada kaynamasını izliyoruz.

Yazının bundan sonra ki kısmı, spoi olacak cinsten. İzleyici adaylarını bir sonra ki yazıma alayım.

Başlıyorum, arkaya geç:)

Hem sigara, hem alkol alan bir baba... Yaşı da geçkin... Ve Barfi işaret diliyle, pataklamayı harika bir şekilde kullanarak "ölebileceğini" söylüyor.
Nitekim sonunda komaya giriyor. Ameliyat masrafı da 700 Rupi...

İlk önce banka soymaya kalkışıyor. Hem de polis memurunun olduğu mekan da... Hemen yakayı ele veriyor tabii.
Sonra küçükken beri tanıdığı, otizmli arkadaşını kaçırıyor. İçten pazarlıklı olabilir, ama yine de kızamıyoruz. Kızın ailesi değiştiklerini iddia etse de, çocuklarını utanç kaynağı olarak kabul etmişler bir kere. Hatta zorda kaldıklarında, kızın dadısını kovacak kadar derin bir değer...

Parasını aldıktan sonra, kızı evine bırakıyor, ama kızımız Barfi'yle kalmayı tercih ediyor. Nasıl bir hayatı olduğu ortada çünkü. Bu sefer de dadısına bırakıyor, kız yine peşinde...
İstediği adres, şüphesiz dadısının evi. Orada da kalmıyor, çünkü aşka düşmüş yavrucuğum:)




Başta "zoraki dadı" olsa da, sonra gönüllü olmaya başlıyor. Barfi zaten çocuk ruhlu biri, Jhilmil'de hastalığı gereği çocuk gibi. Gelsin, eğlence dolu günler...


Barfi'nin, Jhilmil'le başa çıkma yöntemine bayıldım. Oyuncunun kendisi zaten mimikleri zengin bir adam, bir de görsel efektler olunca çok güzel oldu:)


Jhilmil'in kaybolduğu, hatta öldüğü sanılıyor. Sonra her şeyin babasının başının altından çıktığını öğreniyoruz. Güya değer veriyor şerefsiz...
Kendi hazırladığı fidye mektubunu pişkin pişkin sallaması yok mu? Ekranda olduğunu unutup saldıracaktım bir an.

Engelli bireyle karşı, "normal" insanların ön yargılı oluşunu da izliyoruz Asıl özürlü kim acaba?

Son olarak 3'ü buluştuklarında, Jhilmil'in arkada adamın eski sevgilisini görüp Barfi'yi saklama çabalarına bayıldım.


Kısaca, bu filme bayıldım:)

Twice Born