25 Nisan 2024 Perşembe
22 Nisan 2024 Pazartesi
Tivibu Soslu Filmler 6
16 Nisan 2024 Salı
Yorum 2
Sadakatsiz 12. bölümü bitirip geldim, bölümün sonu müthiş. Aynı eylemin geçmiş ve gelecek görüntüleri ustaca kurgulanmış. Tabii ki eylem değil, yönetmen açısından harika çekilmiş.
Ne olduğunu yazsam bu saatten sonra pek spoiler olmak, özellikle yayınlandığı zaman deli gibi izlenmesiyle; zaten herkes tahmin ediyordur.
Dizinin adı Sadakatsiz der susarım:)
12 Nisan 2024 Cuma
Yorum 1
Sadakatsiz dizisini izlemeden önce Güldür Güldür'de skecini izlemiştim. Volkan'ın lokmaları küdürdete kütürdete yemesini dizinin soğukkanlı yapısına gönderme sanıyordum ama 10. bölüm itibariyla yaşandı:)
Mahir İpek; dişleme sesini taklit mi etti, efekt mi verdiler emin değilim çünkü sonuçta bu eylem dişlerin sağlığıyla ilgili...
8 Nisan 2024 Pazartesi
29 Mart 2024 Cuma
28 Mart 2024 Perşembe
Tivibu Soslu Filmler 5
17 Mart 2024 Pazar
Gerçek-Kurgu Hikaye 3
Lilia Thorine, endişeli gözlerle telefonunun ekranına bakıyordu; ev arkadaşı 00.19’ dan başlayarak 3 tane mesaj çekmişti. Endişelenmesine sebep olacak mesajlar...
Arkadaşı ofis partisindeydi ve Lilia, son derece emindi ki; gönülsüzce oradaydı. Çoğu mesai dönüşü, bazen ise ortada hiç bir sebep yokken patronundan yakınışını dinliyordu zira... Üniversite öğrencisiydi ve durumu olmayan ailesine finansal olarak yük olmak istemediği için çalışıyordu
Polisi mi arasa? Vazgeçer gibi oldu sonra, iddiasını nasıl kanıtlayabilirdi ki? Arkadaşının da başı derde girerdi... Lillia, bir süre kendini ev işleriyle oyalamaya çalıştı. Ama yok, iç huzursuzluğu fırsat vermiyordu. Odasına kapanıp her olasılığı gözden geçirmeye karar verdi.
Kaderine sitem ederek başladı düşünme faslına, evini yurdunu bırakıp geldiği yabancı bir ülkede polisle herhangi bir işi olmasını istemezdi ama bu şartlarda başka ne yapılırdı? Kayıp ilanı verecekse elinde kanıt olması gerekirdi. Telefonunda 3 tane mesaj vardı ve bunları delil olarak yeterli olur muydu acaba?
Bir kaç saniye daha bilinmezlikte debelendikten sonra kararlılıkla eli telefonuna gitti. Denese ne kaybederdi ? Karar vermenin rahatlığıyla gülümsedi.
Tam aramak göndermek üzereydi ki, son düşüncesi onu duraklattı. Yine başladı düşünme faslı...
Ortalığı telaşe vermeden önce emin olması gerekirdi, tuhaf mesajlar aldığı için polisi aramak istemiyordu. Sohbet uygulamasının arama butonuna dokundu, arkadaşının erkek arkadaşını aradı. Karşı tarafın açmasını beklediği sonsuz süre, içinde beklenen ses geldi nihayet.
- Merhaba Lilia, nasılsın?
- Bos ver nasıl olduğumu! Sevgilin seni aradı mı, onu söyle?
- Ben aradım, açmadı.
- Ben haber aldım.
- Haber aldım? Yanında değil mi?
- Daha dönmedi. Buraya gelir misin?
- Neden?
Lilia, arkadaşından öğrendiği sözü mırıldandı; "Hay senin.." fakat gerisini hatırlamadı.
- Gel, burada anlatırım. Acele et.
15 dakika sonra; misafir gelmiş, ikna edilmiş, yola çıkılmıştı. Arkadaşının çalıştığı Yelken Plaza'nın önüne gelince Lilia, yine telefonunu çıkardı, "Alo?" diye bağırdı arkadaşı.
- Binanın girişindeyim, aşağı gelebilir misin?.
"Müzikten seni duyamıyorum!" Arka planda ki gürültünün azalmasından daha sessiz bir yere gittiği belliydi, "Aşağıda mısın?"
- Evet, gel de eve gidelim.
- Şu an gelmem mümkün görünmüyor.
- Biz geliyoruz o zaman.
- Biz?
-Gelince görürsün. Asansöre bindik şu an. kaçıncı kattasın?"
- 20.
Telefonu kapatmadan 20. katı tuşladı. Kata çıkınca nereye gideceğini bilmiyordu ama gürültüleri takip ederek partiyi buldu. Kapıyı açtı ve kimden geldiği belli olmayan ses, "O! Misafirimiz var! diye bağırdı.
- Ben (Arkadaşını gösterdi) onun ev arkadaşıyım, Gelmeyince merak ettik, (Yanındakini gösterdi) gidip alalım dedik.
- Anladım ama sizi bırakamayız, parti daha yeni başlıyor!
-Anladım ama gitsek daha iyi -
- İzin vermezsem ne olacak?
Muhatabın işaretiyle müzik kapatıldı, Patron olduğu anlaşılan kişi gülümsemeyi bırakıp tehditkar tavırlara büründü.
-Polisi ararız
- Hım, ne söyleyeceksiniz peki? Bir patronun parti verdiğini mi?
- Aynen öyle! (Parti mensuplarına baktı) Kimse gönüllü kalmışabenzemiyor.
- Polise bunu mu anlatacaksın, ruh hallerini mi?
Lillia'nın yüzü düştü, ne söyleyecekti hakikaten? Bir kaç saniye sonra ise muhatabına dik dik baktı. İçinden bir ses, "Deneme vakti" diyordu, 'Tabii ki hayır somut kanıtım var, merak etme.' dedi ve elini çantasına daldırdı.
Lilia, içten içe polisin gelmesini ve mesajların kaçıncı dereceden kanıt olduğunu ögrenmek istiyordu ama patron yüzünden fırsat bulama 'Olay çıkarmayalım' dedi, beyaza kesmiş yüzüyle, "Tamam, gidebilirsiniz."
- Sen öyle diyorsan...
Lilia ve arkadaşı eve gitmek için çıkmadan önce arkadaşını, yani Şule Çet'i işten kovmuş ve bir daha bu sektörde iş bulmasını engelleyeceği hakkında temin etmişti. Ama olsun, gün doğmadan neler doğardı.
16 Mart 2024 Cumartesi
Ara Yayın
Bir çok yazımı yayından kaldırmadan önce düzeltmişliğim var; çünkü bendeniz, uzun uzun düşündüğü şeyleri bile gaza gelip bir çırpıda söyleyen biri... Takıntı familyamın sevimli bir üyesi:)
Çevremden duyduğum kaynaklara göre konuya tam girememişim ama değdirmişim:) Ben de yine düşündüm, yine fazla değiştirmedim ama konuyla alakalı önceden yazdığım bir yorumu ekledim. İdare edin artık
14 Mart 2024 Perşembe
Düşünüyorum Öyleyse Varım
"... düşünüyorum."
11 Mart 2024 Pazartesi
Tivibu Soslu Filmler 4
10 Mart 2024 Pazar
Kedicik
Kedilere yatak seçilmediğini, kendilerinin bulduğunu duymuştum oradan buradan; o yüzden Musluk, ilk günden yatağıma kıvrılınca endişelendim. O gece yatağa girdiğimde ise, bilmem kaçıncı uykusunun molasını vermişti; yatak boştu yani ama kitap okurken baktım ki, kitabın ardında beyaz bir kafa geziyor:) Sonra o kafa bacaklarıma kıvrıldı. ( Yazar nasıl olduğunu hatırlamıyor.) Ben ise, filmlerde ki gibi evcil hayvanla beraber uyuma sahnesini yaşadığım için heyecanlandım; ablamı dürttüm, babamı çağırdım:) Ne yazık ki, Musluk'ta ilgiden rahatsız olup kalktı.
Ve ertesi gün, yine aynı manzara... Yatakta kedi, kenarda dikilen ben. Bu sefer kalkmasına sebep olmayacaktım ama yastığımın ucuna yatmasa iyiydi. Biraz düşündüm, biraz da çekindim; en sonunda nazikçe kaldırmaya çalıştım. Neyse ki bu sefer kalkıp gitmedi, tam da ayak ucuma kıvrıldı:)
Bir süre sonra gitti ve odamızda ki çekyatın üstüne yattı. Yatak seçmeyen, her yer de uyuyabilen kedicik yatağını bulmuş oldu:)
Bu arada, adını Niye Musluk koyduk?
8 Mart 2024 Cuma
Şiir 15
Yorgun düştü yüreğim sevmekten,
Bıkmadın beni bekletmekten.
Özledim de, söyleyemedim;
Kendime attığım feryadı bir bilsen...
Bozuk plak gibi tekrarladım,
Her işime seni de kattım.
Gerçeğin nasıldır kim bilir;
Hayalin bile bu kadar güzelken?
Yüzün gökyüzüm olmuş,
Yoksa gözlerim mi sana kilitli?
Çıkar beni aydınlığa;
Karanlık bir ormandayım sanki.
6 Mart 2024 Çarşamba
Can Parçam...
Her şey buraya yazacağım film yorumlarını İpod'umun not defterinde tutmamla başladı. Canım yeğenim, o zaman izin almayı sevmeyecek kadar küçüktü. Aslında sevgiden bağımsız çok kızarım eşyalarımın karıştırılmasına, tersim de pistir hani ama özel bir şey yoktu ve ilgi alanlarımın yeğenimin de ilgisini çekmesi hoşuma gitmişti. Hatırlıyorum, yorumlar biri şuydu.
Bir gün dedim ki, 'Sen de bir şey yazmayı denesene, paylaşayım (Facebook) gruplarda.' O da yazdı.
Anlatma kısmını kısa tutup, doğrudan diyaloglara atlamıştı ama olsun:) Sonra devam etti yazmaya, sırasını hatırlamıyorum maalesef.
Bazen şiir yazdı,
bazen deyim ve atasözünü öyküyle birleştirdi,
bazen de bilindik bir hikayenin sonunu değişti.
Epey bir zaman geçti, Ahmet'imin hevesi kırılmaya başladı. Bırakmak istediğini her söylediğinde onu yazmaya teşvik ediyordum. En sonunda harika bir yöntem buldu.
Benim Tatlı Yolculuğum
3 yıl önce Covid-19'a yakalanmadan önce tatlıya düşkün biri değildim. Şurada anlattığım gibi. Tat duyum kaybolmamıştı ama bozulma olmuştu. çoğu şeyden metal tadı alıyordum. Bu zamanlar, o zamana kadar kendimden sakındığım tatlıları yedim, yuttum. Sağlıklı beslenmek için o kadar çaba sarf ettikten sonra küçücük bir virüsün her şeyi mahvetmesi psikolojisi de vardı.
O yaz depresif bir ruh halindeydim, bütün hobilerinden elimi çekmiştim. Çoktan iyileşmiştim ama o boşlukta fiziğimi toparlamaya hiç niyetli değildim. Tatile de çıkmıştık, Onu da şurada anlattım. Maşallah her şey aleyhime çalışıyordu; yaz sıcakları, uzakta yaşayan ablanın ve çocukların gelmesi (Mevcut çocuk kalabalığından gelecek potansiyel tatlılar) ve tatil.
Şimdi ise, hala toparlanma aşamasındayım. Depresif ruh hallerim hiç tam olarak geçmediği için eski irademe kavuşamadım. Açıkçası, bu saatten sonra pek ümidim de yok...
Peki, bunu niye anlattım? 1. neden, burası benim bloğum; 2. neden, burası benim bloğum; 3. neden ise, tabii ki burası benim bloğum:)
25 Şubat 2024 Pazar
Yorum 3
24 Şubat 2024 Cumartesi
Tivibu Soslu Filmler 3
22 Şubat 2024 Perşembe
Yorum 2
13 Şubat 2024 Salı
Siir 12, 13 ve 14
9 Şubat 2024 Cuma
Şiir 11
Şiir 10
Şiir 9
Bunun Adı Ne Olacak?
6 Şubat 2024 Salı
Tivibu Soslu Filmler 2
5 Şubat 2024 Pazartesi
İnci Taneleri
3 Şubat 2024 Cumartesi
Tivibu Soslu Filmĺer 1
1 Şubat 2024 Perşembe
Şiir 8
Ne olur gelsen,
Kurtarsan esaretten.
Kendinden değil, sevgilim;
Yokluğunun izlerinden...
Görüyorum ama tutamıyorum,
Yalnızlığında solarken gülüşüm.
Mutluluk uzakta mı senin gibi?
Ay ışığının gölgesinde yaşıyorum...
Irak olmuyor görmeyince gönülden,
Deniyorum ama yapamıyorum.
Ne hasretim bitiyor, ne aşkım;
Bakmadıkça daha çok görüyorum.
Şiir 7
Aptallığımdan değil, sevgimden.
Aynı yollarda yürüyorum sonunu bilsem de...
Bilmiyorum, aşkın bencilliği mi bu?
Kendi mutluluğumu mu gördüm sen de?
Hüznün yasaklandığı sevgilim;
Git, mutsuzluğuna sebepsem...
Son bir dileğim kaldı sadece,
Kalbimi geri ver de öyle git...
Kelimeler aciz kalırdı, yaz desen.
Anlat desen, dönmezdi dilim.
Utanırdım aşkından;
Küçücük yüreğimi işgal ettin ya?
Şiir 6
Kokun geldi burnuma ansızın,
Sanki yanımdaymışsın gibi...
Mesafelerce uzaktaydın oysa;
Mantıksızca seni aradım boş odalar da.
Fark ettim ki, seni düşünüyormuşum o an;
Hüznün gölgesinden...
Sana yine mi kapıldım yoksa?
Hiç çıkaramadım mı kalbimden?
Nasıl oluruz birlikte?
Nasıl geçiririz vaktimizi?
Nerelerde gezeriz mesela?
sen yokken düşündüğüm bunlar işte.
Acele ediyorum niyeyse;
Sanki seni bana geri getirebilirmişim gibi...
O zamanlar yaşardım sanki;
Kaybolup gitmemiştim.
Şimdi gözyaşlarım gibi akıp gitti ümitlerim...
31 Ocak 2024 Çarşamba
Gerçek-Kurgu Hikaye 2
4
Aralık
Çalışanların
çıkış saatinde mesailerini bitirmiş yorgun yüzlerin, eve dönmek için
sabırsızlanan şoförlerin arasında adımları tempoya tutturmuş bir kız yürüyordu.
Baktığı yeri görmez gibiydi, dünyanın seslerini kafasından silmişti belki de.
Halinden
memnundu; dersler ve bale arasında mekik dokumaktan yorgun düşerdi, ayakları
sık sık yara olurdu ama yaratılan mutlu alırdı acısını… öğrencinin evinde
kendisi için “Gülenyüz” dediğini öğrendiğinde mutlu olmamış mıydı mesela?
“Pamuk Gibi” olmamış mıydı kendi deyimiyle?
Düşüncelerinin
tekrar yol almasıyla çehresini değiştirmemeye çalıştı ama hüzün gözlerine
oturmayagörsün?
Nispeten yabancı öğrencisinin kalbinde iz
bırakmış, sevgisine karşılık görmüştü ama birkaç gün sonra doğum günüydü ve
ailesinden hatırlayan çıkmamıştı henüz… Hazırlık yapılsa dahi, tam günü
geldiğinde bile akıldan çıkabilecek kadar insani bir durum olduğunu biliyordu
ama elinde değildi ki her geçen gün kalbinin kırılıyor oluşu. Yılın son
ayının ilk günlerini kendisiyle bağdaştırmaları zor olmasaydı keşke…
Görüş alanına tanıdık binaların girdiğini
fark edince adımlarını hızlandırdı, tenhalaşan sokakta tek tük insan sesleri
kalmıştı artık.
Arkasından gelen ayak seslerini de o zaman
fark etti.
&&&
1 Aralık
“Oğlum” dedi annesi son sesli harfi uzata
uzata, “Bak, ne diyeceğim?” diye ekledi ve Ali, gözlerini devirmekten kendini
alamadı.
- Biliyorum
anneciğim, ne olur söyleme.
Yağlı-ballı ekmeğini ağzına atar, ardından
çayla uğurlarken kardeşinin dürtmesiyle küskün bir çocuk misali sessizleşen
annesine göz attı.
- Ama
sen yine de söyle, kırmızılık seviyene bakılırsa çok istiyorsun.
Bir heves konuştu annesi “ İşini kurdun,
ne güzel. Şimdi de yuva kurma zamanı?” dedi muzip bir tonla.
- Anne,
vallahi kelime oyunu yapabilmek için değiştirdin kelimeyi. Buldum anne, buldum;
aylar sonra inşaatta iş buldum. Bu mu sevinilecek durum?
Babası yadırgayarak lafa girdi.
- Hiçbir
işi küçümseme, o inşatta ne haneler dönüyor.
- Küçümsemedim
baba, vaziyeti anlatmak için öyle dedim.
Beriki utanmış, konuyu kapatmak istiyordu
ama annesi konuya açıklık getirmek istiyordu.
- Kız?
- Yok
anne, sağ ol.
Ahali inceden güledursun, konunun
uzamasını engellemek için telefonunu çıkardı, ekranın üstünde gezinen parmağı
bir haber üstünde durdu. Ayrıntılarını açacağı sıra da gözü ekranın köşesindeki
saate takıldı ve “İşçi işinde gerek.” diyerek masadan kalktı.
Banyodan çıktı ve annesiyle kardeşinin
gündeminin hala "Kız" olduğunu fark edince bir kez daha gözlerini
devirdi. Hele annesinin organize bir biçim de tanıdığı bekar kızları sırayla
yakıştırdığı duyunca çarpık bir gülüşle "Bütün kızlar da beni bekliyordu
zaten..." deyip kabanı giyip Altınordu’nun ayazına daldı.
&&&
Ali, haftalarca iş aramış ama girdiği
hiçbir mülakattan geri dönüş alamamıştı. Son günlerde hep yaptığı gibi
omuzları düşük evine dönerken bir inşaat alanının duvarında “Elemaan Aranıyor”
ilanı görmüş, hemen başvurmuş ve fazla
kriter aramayan işe ertesi gün başlamıştı. Gözü yükseklerdeyken bulduğu “Basit”
iş onurunu zedelemişti doğrusu ama o noktaya
gelene kadar hangi zorluklarla göğüs
getirdiğini biliyor ve çalışkanlığından ödün vermiyordu simdi...
Yeni oyuncağına kavuşmuş
çocuk heyecanıyla yarım kalacak bir iş olduğunda geç saatlere kadar
mesai yapması annesinin evlilik muhabbetleri
için de kurtarıcı niteliğindeydi. Önceleri “Işsize
kim kız verir?” diyerek üste çıktığı
tartışma da “Ben işimle evliyim.” diyordu artık...
4 Aralık
Genç Kız, aklına gelen düşünceyi kovmaya çalışıyordu,
“Aynı yöne gidiyor olabiliriz.” diye geçirdi içinden.
Bu dediğini ispatlamak için de mağaza vitrininin aynasına bakmaya karar verdi. Ve
gördü onu, kendine dikilen buz gibi bakışlar. Yanlış anlaşılmaya mahal yoktu.
Bedenini bir ürperti sardı, bacakları titremeye
başladı. Hem yürümekte zorlanıyor, hem oradan bir an önce uzaklaşmak istiyordu.
Evinin sokağına girdiğinde elini cebine attı ve bir kez daha ürperdi, anahtara
benzer hiçbir şey yoktu cebinde. Çantasında aramak için de durumazdı. Gözyaşı birikmiş
gözleriyle telefonunu çıkardı bu sefer, ablasına mesaj attı. Beklerken durmadı, rotasını değiştirerek
devam etti yoluna...
***
Genç Kız, bilmiyordu ama peşinde mesafesini koruyarak
biri daha geliyordu ki bu Ali’ den başkası değildi. O
gece yine geç kalmıştı evine ama yarım kalan bir işi olduğundan değil, merakını gidermekti
niyeti.
Önünde ki adamı insaat alanından çıkarken fark
etmişti. Şantiye de çalışan herkesi tanıdığı
için gördüğü adamın yabancı olduğunu anlamıştı. Tanıdık
bir siması vardı: Saçları dökülmüş, orta yaşlı adamın yüzüne dikkati bakınca onu
tanıyacak gibi oluyordu ama
nereden hatırladığı aklına gelmiyordu bir türlü...Zihnini zorlamasına fırsat
kalmadan sağa sola bakarak uzaklaşan adamı takip etmeye karar
verdi. Geniş bir kaldırıma vardıklarında karşı
tarafa geçti ve icin de bulunduğu durumu anladı.
Kızı takip mi ediyordu o?
Kötü niyeti olduğu barizdi, az önce tutturduğu yavaş
tempoyu bozmuştu zira... Kızın tanıdığı olsa o
tavırlara bürünür müydü? Adamın dikkatini çekmeye, genç kızı tekinsiz ortamdan uzaklaştırmaya karar
verdi. Ama nasıl? Umarsızca etrafına bakınırken cevabı geçmişinde buldu. Garantisi
olmayan biroyuna insan canını alet etmekti onun yapacağı.
&&&
Adam elini cebine attığı zaman üstüne
güçlü bir ışık vurdu ve kendine doğru koşan ayak
sesleri... Ne olduğuna bakmaya kalmadan çenesine yediği yumrukla yere kapaklandı.
Bunu yapan kişi, karşılık vermeyeceğinden emin
olmak için beline bir kaç tekme savunmuştu Gözlerini kapatmadan
önce gördüğü son şey, Ali’nin sureti olmuştu.
Nefes nefese kalan Ali’nin bir sonra ki hamlesi ise
telefonunun fenerini kapatıp, 115’i arayarak polisi çağırmak
oldu. Kaldırıma oturmuş beklerken kendine fikri veren çocukluķ anısını düşündü,
o zaman istemediği sonuçlarla
karşılaşmıştı, şimdi de aynı şeyi bile isteye yapmıştı ve sonucu tam
da istediği gibi olmuştu.
Genç Kız ise, Ali’nin savunmasına şahit olan
ablasından anahtarı alıp evine girmişti çoktan...
5 Aralık
- Herifi
o halde görünce anladım nereden hatırladığımı...
- Neredenmiş?
Dün gece polisler gelmiş ve sonrasında
karakola ifade vermeye gitmişti Ali. Gecenin bir yarısı eve döndüğünde ise her
ne kadar sessiz olmaya çalışsa da duyulmuştu geldiği. Annesinin sorularını
ertesi gün cevaplayacağını söyleyerek uykusuz gözlerini yatağa sürüklemişti. Ve
şimdi anlatıyordu.
- Pazartesi
sabahı, o malum konuşmayı yaptığımızı hatırlıyor musunuz?
- Evet.
- Konu
kapansın diye telefona gömüldüğümü?
Bir kez daha “Evet” dediler heyecanla.
Sorunun cevabına geldiğinde onaylama sırası Ali’deydi. Gözlerinden ateş saçarak
hararetle konuştu.
- O
zaman haberini görmüştüm, cezaevinden kaçmış p-
Annesiyle göz göze gelen Ali, üslubunu
derhal değiştirdi. İçinden tamamladı daha doğrusu.“Tanımadım tanımadım, sonra
gazete de gördüğüm arkadan kelepçeli fotoğrafta ki pozuna girdi yine.
İşte o zaman-“ Kafasının yanında parmak şıklattı Ali.
- Nasıl
fark ettin?
- Çıktığından
beri bizim inşaatta kalıyormuş. Bir kızın peşindeydi. Ben de takip ettim.
- Nasıl
kurtuldunuz peki?
Gülümsedi Ali, o planı yapmadan önce
hatrina gelen anısını düşündü tekrar. Pencereden yaprak döken ağacın
manzarasına dalıp geçmişe gitti. Çok geçmişe...
- Hatırlıyor
musunuz, bana lazer feneri almıştınız küçükken, kalıplarından bir sürü şekil
çıkıyordu. Havalara girmiştim, hoşlandığım kızı eve davet ettim mesela.
Işıklı bakışlar yerini kızgınlık alevine
bıraktı.
- Bir
kaç hafta sonra da çalındı lazer, en yakın arkadaşım tarafından hem de.
Öğrendim ki hırsız da hoşlanıyormuş o kızdan, kıskandı tabi... Oturduğumuz
apartmanlar karşı karşıyaydı, onun odasını da görüyordu evimiz. Birkaç gün
fenerle odasına ışık tuttum, korkutmaktı amacım ama fazla korkmuş anlaşılan,
annesini alıp şikayete geldi.
Lafın burasında hafifçe başını eğdi. O gün
yaşadığı mahcubiyet dün gibi hatırlıyordu Ali, “Ne yalan söyleyeyim, küçük
şakamın sonunun öyle sonuçlanacağını tahmin etmedim.” Sonrasında ise
gururla başını kaldırarak ekledi, “Ama bu sayede lazerimi geri aldım.“
dedi gülümseyerek.
- Sadede
ne zaman gelirsin ağabey?
Bu igneleyici ses tonu masanın
karşısından, yani kız kardeşinden gelmişti. Ali hafifçe kızardı: haklıydı
kardeşi, ortada ciddi bir mevzu varken kendi ne anlatıyordu?
- Soruya
cevap verirken uzattım. Bu anıyı hatırladım iste, nereden aklıma geldiyse...
Görüşünü engelleyip üstüne koştum ve dövdüm işte.
&&&
- Pardon?
Ordu’nun ayaz günlerinden birinde daha çok
üşümemek için hızlı adımlarla yürüyen Ali’yi kendime yöneltilen ses durdurdu,
karşısında Genç Kız duruyordu. Ağzını açacak kıvama gelmek için bir süre
beklemek zorundaydı.
- Ee,
merhaba
- Ben
geçen gece için teşekkür etmeye gelmiştim.
Bunu dile getirmek kolay değildi onun
için... Sadece haberlerde gördüğü o meşum olay kendini nasıl bulmuştu?
Psikolojisi alt üst olduğu için çevresinde insan bile görmek istemiyordu
aslında ama o an yaptığı şeyi Ali’ye borçlu hissediyordu kendini...
- Teşekkür
etmene gerek yoktu, insanlık görevimi yaptım sadece.
Bir süre karşılıklı sustular, ta ki Ali
sessizliği bozana kadar; “Nereden buldun burayı?”
- Gazeteciler
buldu, ben değil.
Röportaj koparana kadar girdiği her
sokakta karşısına çıkan, inatçı gazeteciler onu mahcup etmekten başka bir işe
yaramıştı anlaşılan.
- Tamam.
Yine sessizlik... Genç Kız derin bir nefes
alıp yapmaya geldiği şeyi söyleyiverdi, “Ertesi gün doğum günüm, olanlardan
sonra-“ Genç Kız devam edemedi, başını önüne eğdi ama Ali anladı ne demek
istediğini; “Ailem kutlamak istiyor. Sen de gelir misin?”
- Gelirim
tabi... Ama önce adını bilsem iyi olur.
- Ben
Ceren. (Özdemir)
-
Dünyanın 1 numarası, Avrupa'nın en büyüğü ve Paris Olimpiyat bileti... Nerede bıraktım aklımı acaba? Kimi yıllar sonra Milli Takıma çağr...
-
Duyamadığım için mutlu olduğum tek şeydir dedikodu. Aynı zamanda anlayamadığım... Dedikodu yapıyorsun, tatmin oluyorsun. Peki ya sonra? Son...