24 Haziran 2020 Çarşamba

Train To Busan

Duygu yüklü zombi filmlerini sevenler buyursunlar:)



Sondaki fedakarlığa gerek yoktu bence, saçma değildi ama mevzı oraya gelmeyebilirdi. Kızına uzanmadan trenden atabilirdi zombiyi.
Neyse,  başrollerin de ölme hakkı var demek:)

Kötü adamın oraya kadar gelmesinin saçma olduğu kesin ama... Saklandığı vagon da tuvalet yoktu ki. Diyelim ki diğerlerini yem ede ede açık kapıdan çıktı.  
Hatta demeyelim, elle tutulur tek yanı bu çünkü: )


Bakın bu mantıklı: )

Ilk kurban olan yaşlı kadın kapının arkasında hiç çıldırmadı maaşallah:) Kardeşini tanımış gibi gözlerini ona dikti.
Bilincini kaybetmemiş de olabilir. 

Asıl grubu virüslü diye  dışlamaları da ayrı olay ... O biraz da toplum psikolojisi.

Kore zombilerinin hızının, karnı burnumda kadının performansı malum:)

11 Haziran 2020 Perşembe

Film Maceram

Suavi'ye haber edin, kendiyle aynı fikir de biri daha var:) 
Ben de teknolojiden çok haz etmem ve yine ben de mutluluğu kendinden başka insanlar da arayanları çok anlamam. ( Ben demedim, o dedi:)

Neflix'den film karıştıran karantina tayfasındanım. Bir kaç film izledim, Biri hariç sevebileceğim bir filme rastlamadım. 
Ve bir satır yukarı da bahsettiğim fikirlerden dolayı Cebimdeki Yabancı'yı o kadar sevdim ki, pc başından kalkmadan orijinalini izledim:)

Sonradan gelen not; Orijinali sanarak Fransız versiyonumu bile izlemişim...)

Orijinalinde, Suavi ve Kerem'in telefonu değiştiği hiç aklımızdan çıkmıyor, ters ters bakıştıkları için:)  Ben mi dikkat etmedim bilmem ama Türk versiyonunda karmaşa arasında olayı unutup ters köşe oldum.
Sonu ise, kendiliğinden ters köşe zaten:)

Yukarıda ki satır spoiler mi bilmem ama filmin parçası olduğu için değildir büyük ihtimalle... Eğer öyleyse sonunda ki ters köşeyi ve filmin verdiği mesajı size bırakıyorum
:)



'Sevebileceğim 1 film' le kastettiğim ise-
Burak Aksak harikası, Leyla ile Mecnun'dan Erdal Bakkal'ın arz-ı endam ettiği, (Bu sefer de kahveci:)  Yılmaz Erdoğan' canlandırdığı 'Masal anlatacağım diye uyuyan çocuğu uyandırdın'  sahneli: Bana Masal Anlatma.

Yönetmenin o sahneden sonra  Bana Masal Anlatma diye jeneriğe başlama detayı çok hoşuma gitti:) 



'Şarkıcılardan oyuncu icat etme' etkinliğinin bir üyesi de, Murat Dalkılıç:) 'Bir Hayli' şarkısının nerede çalacağını düşündüğüm, Dünya Hali.
Ortam ne kadar müsait olsa da çalmadı ama replikler yansıyabilirdi sanki... 

Mesela: aileler çocuklarının evliliğine kesin gözüyle bakılıyor ama Serdar'ın gönlü yok. Şöyle dese:

- Verilen hangi söz tutuldu ki be anne... 

Romantik komedi bayıldığım bir tür değil, çoğunun başı sonu bellidir ama bu film şimdiye kadar izlediğim türevlerinden daha iyiydi. 
'Bir bilene danışmak lazım ' mihayetinde bir sahne... 

-Aşk-
Herkes kulak kesilir. 
'Saçma sapan bir şeydir. Papatya çayı isteyen? 




Twice Born